Mahzun: Üzülen, üzgün anlamındadır.
Arapça hzn kökünden türemiştir.
Aynı kökten türeyen diğer kelimeler: Hüzün, tahzen, hazin, ahzan
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..
Kelime ve müştaklarıyla yapılan tamlamalar:
cûşiş-i ahzânımla:Coşmuş hüzünlerim
külbe-i ahzânımı:Hüzün evi
Aşağıda mahzun kelimesi ve müştaklarının geçtiği bazı şiirler vardır.
Mehlika Sultan Mehlika Sultan’a aşık yedi genç Gece şehrin kapısından çıktı. Mehlika Sultan’a aşık yedi genç Kara sevdalı birer aşıktı. Bir hayalet gibi dünya güzeli Girdiğinden beri rü’yalarına; Hepsi meshur, o muamma güzeli Gittiler görmeye Kaf dağlarına. Hepsi, sırtında aba, günlerce Gittiler içleri hicranla dolu; Her günün ufkunu sardıkça gece Dediler: “Belki son akşamdır bu” Bu emel gurbetinin yoktur ucu; Daima yollar uzar, kalp üzülür: Ömrü oldukça yürür her yolcu, Varmadan menzile bir yerde ölür. Mehlika’nın kara sevdalıları Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya, Mehlika’nın kara sevdalıları Baktılar korkulu gözlerle suya. Gördüler: “Aynada bir gizli cihan… Ufku çepçevre ölüm servileri…” Sandılar doğdu içinden bir an O, uzun gözlu, uzun saçlı peri. Bu hazin yolcuların en küçüğü Bir zaman baktı o viran kuyuya. Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü Parmağından sıyırıp attı suya. Su çekilmiş gibi rü’ya oldu!.. Erdiler yolculuğun son demine; Bir hayal alemi peyda oldu Göçtüler hep o hayal alemine. Mehlika Sultan’a aşık yedi genç Seneler geçti, henüz gelmediler; Mehlika Sultan’a aşık yedi genç Oradan gelmeyecekmiş dediler!.. Yahya Kemal Beyatlı |
Mâî Deniz Sâf ü râkid… hani akşamki tagayyür, heyecân? Bir çocuk rûhu kadar pür-nisyân, Bir çocuk rûhu kadar şimdi münevver, lekesiz, Uyuyor mâî deniz. Ben bütün bir gecelik cûşiş-i ahzânımla, O hayâlât-ı perişânımla Müteşekkî, lâim, Karşıdan safvet-i mahmûrunu seyretmedeyim… Yok, bulandırmasın âlûde-i zulmet bu nazar Rûh-ı ma‘sûmunu, ey mâî deniz; Âh, lâkin ne zarar; Ben bu gözlerle mükedder, âciz, Sana baktıkça tesellî bulurum, aldanırım; Mâî bir göz elem-i kalbime ağlar sanırım… Tevfik Fikret |
Tablo Ölümü sığdıramaz, Akıl daracık koğuk. Ölemez, çıldıramaz, Ağlar boğuk boğuk. İlaç yarım, şişede, Koltuk mahzun, köşede, Ev halkı telaşede, Ölü yerde, sopsoğuk… Necip Fazıl Kısakürek |
Her gören ayb etti âb-i dide-i giryânımı Eyledim tahkik görmüş kimse yok cânânımı Lâhza lâhza hûblar gördüm ki dil kasdındadır Pâre pâre eyledim ben hem dil-i sûzânımı Çok yetirme göklere efgânım ey kâfir sakın İncinir nâ-geh Mesihâ işitip efgânımı Kılma her sâ’at beni rüsvâ-yi halk ey berk-i âh Eyleme rûşen şeb-i gam külbe-i ahzânımı Çıkma ey divâne bâzâr-i melâmetten deyu Muttasıl çâk-i giribânım tutar dâmânımı Hansı büttür bilmezem imânımı gâret kılan Sende îman yok ki sen aldın diyem imânımı Ey Fuzûlî câne yetmişti gönülden şükr kim Bağladım bir dil-bere kurtardım andan cânımı Vezin: Fâ’ilâtün/ fâ’ilâtün/ fâ’ilâtün/ fâ’ilün |
Aziz Mahmut Hüdâyi’nin , Diller aceb hayran olur nutk-i şerifi
Diller ‘aceb hayrân olur Esrâr-ı zikrullâh ile Yollar beğim âsân olur Âsâr-ı zikrullâh ile Nefsin hevâsından kesil Zikr eyle Hakk’ı muttasıl Saykallanır mir’ât-ı dil Tekrâr-ı zikrullâh ile Ger ister isen kurb-ı Hakk Al ehl-i ‘irfândan sebak Geldi zuhûra her varak Eşcâr-ı zikrullâh ile Ref’ olsa zulmânî hicâb Dilden giderdi ızdırâb Yap yap gönül kasrını yap Mi’mâr-ı zikrullâh ile Zikri bulup habl-i metîn Muhkem tutar ehl-i yakîn Dâim eder i’lâ-yı dîn Izhâr-ı zikrullâh ile İsterse ger kalbin safâ Zikr eyle Hakk’ı dâimâ Bîmâr olan bulur şifâ Tîmâr-ı zikrullâh ile Dilden kederler dûr olur Mahzûn olan mesrûr olur Zulmet Hüdâyî nûr olur Envâr-ı zikrullâh ile |
Mahzun ne demektir?